Geçtiğimiz yüzyılda ülkemizde müzik, toplumun yaşadığı değişimlerle birçok farklı formda ve farklı tarzlarda kendine şekil vermiştir. Öncelikle arabesk müzik anlamsal olarak arap tarzı anlamına gelir. Arap ezgilerinin ve melodilerinin Klasik Türk Müziği’nce uyarlanmasıyla ortaya ilk kez 1960’larda popülerleşmeye başlamıştır. Daha sonra 90’ların ortasına kadar popülerliğini korumuştur.

Sözlerinde derin bir umutsuzluk, çaresizlik, aşk acısı, hayattaki başarısızlıklar gibi melankolik konuları ele alan arabesk müzik özellikle bir dönem ülkemizde geniş kesimlerce yankı buldu.Toplum dertlerine ve acılarına bu müzikle karşılık buldu. Geçim sıkıntısı, kırsal insanların şehir hayatına adapte olamaması, yaşanan uyum sorunu, sınıfsal farklılıkların belirginleşmesi… Yaşanan gerçek duygular ve de bunun tüm toplumca karşılığının olması insanları arabesk müzikte kenetledi.

Bu müziği yapanlar toplum tarafından çok sevildi. Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses gibi isimlerin Gülhane’de verdikleri meşhur konserler o zamanlar ülkemizdeki pek çok şehirden daha fazla kalabalığa ev sahipliği yapmıştır…

Öyle ki ülkemizde en çok satan albümlerde arabesk müzik albümleri yer alırken toplum bir dönem bu müziği fazlasıyla sahiplendi. Müslüm Gürses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses, Azer Bülbül, Mahsun Kırmızıgül gibi nice isim bu müzikle birlikte yükseldi ve büyük başarılar elde etti.