Bir anlığına hayatınızdan madenleri çıkardığınızı düşünün artık araba, uçak, uydu, telefon, bilgisayar.. ve bunlar gibi binlerce şey hayatımızda olmaz. Dünya sadece taştan evler ve ağaç mızraklardan ibaret olurdu. Dünyadaki yaşam için madenlerin ne kadar önemli olduğu su götürmez bir şekilde belli ancak büyük bir sorun var. Teknolojinin gelişmesi ve nüfusun hızlı bir şekilde artması sonucu madenlere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz üstelik dünyada kullanılabilecek maden rezervleri sınırlı ve her geçen gün azalıyor. Dünyada okyanusların altında veya magmaya yakın maden yatakları da mevcut ancak bu madenleri çıkarmak neredeyse imkansız ve madeni gün yüzüne çıkarma esnasında yapılacak operasyonel maliyet, madenden elde edilecek paradan kat ve kat fazladır.
GÜNÜMÜZ
YAKIN GELECEK
Yakın gelecekte başlaması düşünülen asteroid madenciliğin dünyadaki klasik madenciliğe göre bazı avantajlı ve dezavantajlı yönleri bulunmaktadır bu yönleri anlamak için klasik madenciliğe biraz değinmekte fayda var. En yaygın şekilde kullanılan madenlerden biri olan demir neredeyse dünyanın her yerinde mevcut hatta bastığımız toprakta bile bulunmakta ancak yeterli yoğunlukta olmadığı için sıradan oranda demir bulunan bir araziye maden ocağı kurmak tutarlı bir yatırım olmamaktadır. Çıkarma maliyetini karşılayacak bir maden bölgesini keşfetmek ise oldukça uzun ve meşakkatli bir süreç. Bölge analiz edilirken uydu fotoğrafları, manyetik alandaki değişimler, jeolojik yapı, lojistik açıdan incelenmesi, ormana veya yerleşim bölgelerine göre konumu gibi birçok parametre ince elenip sık dokunuyor. Bunlara ek olarak dünyadaki madenlerin her geçen gün azalması ve bu yüzden maden fiyatlarının artması da insanoğlunu uzaydaki madenlere itiyor. Bir diğer dezavantajlı durum ise ve belkide en önemlisi dünyadaki maden ocaklarının doğayı katletmesi diyebiliriz. İklim değişikliklerinin insanoğlu üzerindeki olumsuzluklarının daha iyi anlaşıldığı şu günlerde asteroit madenciliğinin önemini daha da arttırmaktadır.
Gıda ve tatlı su sorunlarının olduğu dünyamızda madenlerin tarım arazilerinde veya tatlı su deltalarında bulunması bu sektörün en büyük sıkıntılarından biri. Günümüzün gelişmiş devletleri topraklarında maden çıkan ülkeleri sömürmekte asteroit madenciliğin başlamasında sonra bu durumunda son bulacağı düşünülmektedir. Gelişmiş ülkelerine baktığımız zaman ülkelerinde maden çıkmasa dahi en iyi şekilde işleyen ülkeler gelişmiş ülkelerdir. Maden işlendikten sonra çok daha yüksek fiyatlara satılabilmektedir ve bunu da ancak modern ülkeler yapabilmektedir.
Yukarıda yazılan faydaları yönlere ek olarak asteroit madenciliğin pek çok zorlu yönü de vardır. Bu zorlukların en başında bize çok uzak olmaları gelmektedir bu uzaklık yaklaşık olarak 1.76 AB yani 260 milyon kilometredir ve oldukça fazla bir değer. Ay’ın dünyaya uzaklığı yaklaşık 384 bin kilometre marsın bize en yakın olduğu konum ise 60 milyon kilometre civarındadır. 60 milyon kilometre uzaklıktaki marsa bile insan gönderemezken 260 milyon kilometreye nasıl gideceğiz diyebilirsiniz ancak asteroit kuşağına insan göndermek gibi bir amaç yok.Yapılması gereken belirli sondalarla asteroitlerin kontrol altına alınması ve dünyanın çevresinde uykun bir yörüngeye oturtulması. Ardından dünyadan gönderilen ekipmanlarla işlenmesi ve parçalar halinde dünya üzerine indirilmesi.
Bazı teorilere göre asteroit kuşağı Jüpiter’in yüksek çekim etkisinden dolayı oluşamamış bir gezegen kalıntısı bu yüzden dünyada görebileceğimiz bütün madenleri asteroit kuşağında da görebiliriz. Bu kuşaktaki gök taşlarını temelde üç sınıfa ayırmaktayız ;
Asteroitlerin üç geniş bileşim sınıfı C-, S- ve M-tipleridir.
- C-tipi (Kondrit): en yaygın asteroitdir, kil ve silikat kayalardan oluşur ve görünüşte karanlıktır. Güneş sistemindeki en eski nesnelerdendir.
- S-tipleri (Taşlı): Silikat malzemeleri ve nikel-demirden oluşur.
- M-tipleri (Nikel-Demir):daha fazla metal barındırırlar yoğunlukları yüksektir kendi etraflarındaki dönüş hızı nispeten yavaştır.
Dünyaya getirilmesi muhtemel olan M tipi asteroitlerdir. Bu tip asteroitlerde yoğun miktarda demir ve nikel bulunur bu durum onları çok değerli yapmaktadır. Asteroitlerin getirilmesi için kaynak sağlayacak yapıyı 3’e ayırabiliriz;
Şuan için en büyük çalışmaları yapan devlet olarak ABD’yi gösterebiliriz. Dünyanın yıllık ham madde üretimi yaklaşık 700 milyar $ NASA bu kuşağın 700 kentilyon değerinde bir hazine olduğunu tahmin ediyor. Yani asteroit kuşağındaki tahmin edilen hazine tüm dünya nüfusuna eşit şekilde dağıtılırsa, bu her bir kişiye yaklaşık olarak 100 milyar dolar düşeceği anlamına geliyor. NASA’nın bu konuda attığı somut adımlardan biri ise dawn görevidir. Dawn, asteroit kuşağında yer alan 4 Vesta ve Ceres adlı iki proto-gezegen üzerinde araştırma yapmak için tasarlanmış bir uzay sondasıdır. Araç 27 Eylül 2007 tarihinde fırlatılmış olup 6 Mart 2015 tarihi itibarı ile Ceres’in yörüngesine girmiştir Fırlatma tarihi, 27 Eylül 2007 ÖÖ 4:34 GMT-7. Azami hızı 41.260 km/sa üretim maliyeti 446 milyon abd doları(2007) Üreticisi ise Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles, Jet Propulsion Laboratory, Orbital Sciences Corporation.
Şuan için sadece bir hayal olarak görülebilir ancak “Popular Mechanics” dergisinin 1949 yılındaki ‘‘Bilgisayarlar gelecekte belki sadece 1.5 ton ağırlığında olacak.’’ yazısına bakmakta fayda var.
Kalbinde sevgi olanın yüzü güler..
Öncelikle bazı yazım hataları dışında gayet güzel bir bilgilendirici yazı olmuş. Teşekkür ederiz fakat bahsettiğin şeyler bizim ülkemiz için çok zor gözüküyor. Biz o devirleri görebilir miyiz bilemiyorum. Bir şeyi ne kadar çok istersek o kadar imkansıza dönüşüyor benim için. Bunu çok acı çekerek anladım ve anlamaya devam ediyorum. Umarım ülkemiz için asteroit madenciliği böyle olmaz… Ve sevginin olduğu her yerde de hayat güllük gülistanlık olmaz. Tecrübeyle sabittir.
Ülkemizin bu sektörde hangi konuma geleceğini bekleyip göreceğiz.
Bu tür bir madenciliğin kaç yıl sonra gerçekleşeceğini tahmin etmek zor, yaşınızı bilmiyorum ama 30 yıl içinde hayatımıza gireceğini düşünüyorum