Aklınıza bir arkadaşınız geliyor, onu özlediğinizi hissediyorsunuz. Telefonla aramayı düşünüyorsunuz ve tam o an da telefonunuz çalmaya başlıyor, ekrana bakıp şaşırıyorsunuz çünkü aramayı düşündüğünüz kişi sizi arıyor.

Kafanızda mırıldandığınız şarkı radyoda çalmaya başlıyor. Kitap okurken “çıtırtı” kelimesini okuduktan sonra  bir yerden bir “çıtırtı” sesi duyuyorsunuz.

Tatile gittiğiniz şehirde gezerken, yıllar önce bir yerde anlık karşılaşıp ayaküstü sohbet ettiğiniz ve adını dahi sormadığınız o kişiyle yıllar sonra karşılaşıyorsunuz. İhtiyacınız olan veya istediğiniz bir şey bir anda karşınıza çıkıyor.

Biraz daha ileri gidiyorum. Yıllar önce aynı ortamda bulunup tek kelime etmediğiniz bir insanla 10 sene sonra evleniyorsunuz. Hatta Çin’in “Chengdu” şehrinde yaşayan ‘Xue’ ismindeki evli bir kadın, 19 yıl öncesine ait fotoğrafta bir meydanda poz verirken, arka planda bir başka kişinin poz verdiğini görüyor. Kadın, fotoğrafa dikkatli bir şekilde baktığında, arkadaki kişinin bugünkü kocası ‘Ye’ olduğunu fark ediyor.

Bu örnekler muhtemelen size de bir yerlerden tanıdık geliyor. Hepimizin deneyimlediği ve bazen bizi hayretler içerisinde bırakan bu durumlar, tesadüf diye adlandırılıyor.

Carl Gustav Jung, İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusudur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.

Çağdaş psikolojinin kurucularından olan “Carl Gustav Jung” bu anlamlı tesadüflere epeyce kafa yormuş ve adını “eşzamanlılık” koyarak bu terimin literatüre girmesini sağlamıştır. “Eşzamanlılık aynı anda ortaya çıkan, anlamlı ama nedensel olarak birbirine bağlı olmayan iki ya da daha fazla olayın zamanda rastlaşmasıdır.” Jung’un kendisi de bu konuyla ilgili bir çok deneyim yaşamış ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak bu kavrama ulaşmıştır. İlk yaşadığı deneyim; bir hastasıyla seans halindeyken kadın rüyasında gördüğü ateş böceğinden bahseder. O sırada Carl Jung odanın camına çarpan bir şey fark eder. Gidip camı araladığında camın üzerinde yürüyen bir ateş böceği görür.  Bu olay Carl Jung’ın başından geçen ve onu çok etkileyen bir eşzamanlılık örneğidir.

Bu durumu genellediğimizde ve etrafımızdaki insanların hikayelerine baktığımızda, hemen hemen çoğunun hayatının akışını değiştiren eş zamanlı olaylar yaşadığını görüyoruz ancak şunu da gözardı etmemek lazım: Yaşadığımız eş zamanlı olaylar, subjektif özellik taşıdığından, bu durumların hayatımızın akışını değiştirmesine izin verip vermemekte yine bizim ellerimizde ve özgür irademizle yaptığımız ya da yapmadığımız seçimlerde saklı. Belki de doğru seçimi yapabilmek için sezgilerimizi kullanabilmek bize yardımcı olacaktır.

Jung da eşzamanlılık teorisini ortaya atarken sezgi, durugörü ve telepati gibi parapsikolojik terimlere de açıklık getirmeye çalışmıştır. Bazı bilim adamları bu durumu tam olarak açıklayamadığı için kavramın bilimsel literatüre girmesine sıcak yaklaşmıyor.

İlk etapta tesadüfi karşılaşma olarak adlandırdığımız durumu şu şekilde açıklayabiliriz. Belki de bilinçaltımızda o kişiyle karşılaşmak istiyoruz ve karşılaşmak istediğimiz kişiye elektromanyetik dalgalarla bilinçsiz bir şekilde mesajımızı iletiyoruz ve karşılaşmayı gerçekleştiriyoruz. Telefon olayı da bu durumun bir sonucu olabilir. Yani aramaya niyetlendiğimiz kişiye o mesajı ulaştırıyoruz ve o kişi de bizi arıyor. Bilinç bunun farkında olmadığı için de o kişinin arama eyleminde bizden önce davranması bizde şaşkınlığa neden oluyor.

Mesela bugün burada bu yazıyı yazma sebebim de tamamen eşzamanlılık ile ilişkili. Bu konudaki en çok yanlış anlaşılan durum; “Bunu böyle yapmasaydım şu şekilde yapsaydım nasıl olurdu?” sorusunun cevabını burada bulmaya çalışmak. Bu sorunun cevabıyla eşzamanlılığın büyük ölçüde alakası yok. Bu konuya başka bir yazıda değinmeye çalışacağım öncesinde “Black Mirror: Bandersnatch”i izleyebilirsiniz.

Durduk yere linç yememek için külli irade, cüzi irade, ızdırari kader, ihtiyari kader vs. bunlara inanan bir insan olarak kader ile tesadüf ve eşzamanlılığı bu kavramlara aykırı bir şekilde ilişkilendirmediğimi belirtmek istiyorum.