Kameranın Tarihçesi

Kameranın Tarihçesi

 

Fotoğraf makinesi, birçok kişinin yıllarca uğraşıp icat ettiği bir buluştur. Öncelikle 10.yüzyılda İbn-i Heysem gümüş nitratın güneş ışığı etkisiyle karardığını bulması ve 15.yüzyılda Leonardo da Vinci karanlık odadaki küçük bir deliğin dış dünyadaki görünümlerini gösteren bir resim yaparak kamera tarihinin önemli bir başlangıcını yapmıştır. Rönesans döneminde karanlık kutunun bulunmasıyla ışığın girdiği ufak bir deliğin aracılığıyla kutunun öbür ucunda ters bir görüntü görülebiliyordu. 1700’lü yıllarda karanlık kutunun bir ucuna mercek diğer ucuna buzlu cam konularak görüntü kutunun dışında görülebiliyordu. 1725 yılında, kireç ve gümüş nitrat sürülmüş bir kâğıt üzerine bir şekil konulup güneş ışığına koyulduğunda kâğıtta şeklin bir görüntüsünün oluştuğu gözlenmiştir.

 

İlk Görüntünün Elde Edilişi

 

Gerçek anlamda ilk fotografik görüntü 1826 yılında Niépce tarafından elde edilmiştir. Niépce deneylerine ışığa duyarlı madde olarak gümüş klorür kullanarak 1816 yılında başladı. Ancak ilk fotografik görüntüyü on yıl sonra başka bir yoldan elde etti. Filistin’deki Ölü Deniz’in Judea asfaltit gölünden çıkan Judea bitümünün (bir tür asfalt) ışık etkisi ile sertleşme özelliği vardır. Niepce, kurşun – kalay alaşımından (pewter) bir levhayı parlatarak üzerine ince bir Judea bitümü katmanı sürdü ve bir camera obscura içine koyup 8 saat süreyle pozlandırarak Chalon-sur-Sâone’daki evinin penceresinden görünen görüntüyü saptadı.

 

Daha sonra levhayı terpentin kullanarak “develope” etti. Işık alan yerlerdeki bitüm sertleşmiş, ışık almayan yerlerdeki bitüm ise sertleşmeden kalmıştı. Sertleşmeden kalan bitüm, terpentin tarafından çözülünce kalıcı bir görüntü ortaya çıktı. Bu buluş 8-10 saat güneş ışığı ile pozlandırmayı gerektirdiğinden heliography olarak adlandırıldı. Niépce, 1826 yılı Haziran veya Temmuz ayında kamera yardımıyla elde ettiği dünyanın ilk fotoğrafı konusunda 8 Aralık 1827’de İngiltere’deki Royal Society’ye bilgi verdi. Niépce’in yöntemi üç bakımdan yetersizdi. Birincisi çok yavaştı, asıl görüntü keskin değildi ve üçüncüsü, yalnız bir kopya elde edilebiliyordu.

 

İlk Fotoğraf

Daguerreotype

 

Daguerre, Paris Operası’nda sahne ressamı olarak çalışırken doğru perspektifli çizimler için camera obscura kullanmaya başladı. Daha sonra görüntünün kimyasal yolla saptanması ile ilgilenmeye başladı. 1826’da Niepce’in bu konudaki çalışmalarını ve başarısını öğrendi ve ortak çalışmaya başladılar. Niépce’in 1833’de ölümü üzerine Daguerre çalışmaları tek başına yürütmeye başladı. İki yıl sonra görüntünün sodyum klorür ile sabitleştirilmesi yöntemini buldu. Bu yöntem heliography’den bütünüyle farklıydı ve buluşunu Daguerreotype olarak kendi adına adlandırdı. Daha önce 7-8 saat olan pozlandırma süresi yarım saatin altına düştü. Daguerre tarafından 1837’de ilk elde edilen fotoğraf Paris’te Fransız Fotoğrafçılık Derneği’nde saklanmaktadır. Daguerre buluşu için İngiltere’de patent aldı. Fransa’da ise etkin bir politikacı olan fizikçi François Arago, buluşun 7 Ocak 1839’da Bilimler Akademisinde kısaca duyurulmasından sonra Fransız Hükümeti’ne başvurarak patent haklarının satın alınması ve buluşun bütün dünyaya serbestçe yayılmasının sağlanmasını istedi. Gerekli yasal işlemlerden sonra bu konudaki yasa Fransız Parlamentosu’dan geçti.

 

 

Aynı süreler içinde Henry Fox Talbot bir takım kimyasal maddelere batırılmış kâğıtlar üzerinde görüntü elde etmeyi başardıysa da yavaş yavaş kararması ve görüntünün net olmaması nedeniyle kısa bir süre içinde unutuldu. Ancak Talbot’un bu buluşu için ilk defa fotoğraf kelimesi kullanıldı. Böylece modern fotoğrafçılığın temeli atıldı. Daha sonra fotoğraf kâğıtları, yumurta akına batırılarak pürüzsüz bir yüzey elde edilmiştir. Ancak bu yöntem ayrıntıları ortaya çıkarmakta olumsuz sonuç vermiştir. Yumurta akının iyotlaşması ise başarılı sonuç vermiştir. Bundan sonra ıslak levha yöntemi daha sonra da kuru levha yöntemi bulunmuştur.
1850’lerde bir fotoğraf çekebilmek için ulaşılabilmiş en büyük poz süresi 1/25 saniyedir.

 

Kodak Makinenin Çıkışı

 

 

1852 yılında George Eastman, Kodak marka fotoğraf makinelerini piyasaya çıkararak 10 poz çekebilen bromür kaplı Jelatin rulolar bulunan makinesi sayesinde çok büyük aletler taşıması gereken fotoğrafçılara kolaylık sağladı. Fotoğraf çekildikten sonra makine fabrikaya gönderiliyor ve jelatin film kağıttan ayrıldıktan sonra bir cam üzerine koyulup yeniden makineye film doldurularak sahibine geri veriliyordu.

1880 yılında kırmızıya karşı duyarlılığı çoksınırlı olan ortokomatik(mavi, yeşil ve sarıya duyarlı, kırmızı ışığa karşı duyarsız) filmin yanında, pankromatik(tüm renklere duyarlıdır, piyasada en çok bulunan ve her tür işte kullanılır) filmler ortaya çıktı. Fotoğraf 19. ve 20. asırda değişik astigmat merceklerin, selüloz asıllı filmlerin kullanılması, fotoğraf makinesi ve film sanayisindeki gelişmelerle günümüzdeki haline geldi.

 

İlk Fotoğraf Makinesi

 

İlk Fotoğraf Makinesi