Klima: Serinliğin Kralı

İnsanlığın hangi tarihte başladığını kesin olarak bilen yok. Birçok tarihçi ateşin bulunuşuna dair ilk kanıtların bir milyon yıl öncesine dayandığını tahmin ediyor. Diğerleri pişmiş yiyeceğe dair bulguları 1,9 milyon yıl öncesine dayandırıyor. Bununla birlikte insanlar ateş olmadan evrimleşemeyeceği için ikisinin birbiriyle bağlantılı olduğunu varsayabiliriz.

Klima: Serinliğin Kralı

Bugün ısınmanın tek yolu ateş yakmak değil ama türümüzün ortaya çıkışından bu yana soğuk iklimlerde yaşayabilmemiz ateş sayesinde mümkün oldu. Zemin altından ısıtma tekniğini geliştirmiş olan Romalılar, iki bin yıl önce su kemerleriyle taşınan soğuk suyu yaşadıkları binaların çevresinden dolaştırarak odalarını soğutmayı da denediler. Bundan birkaç yüzyıl sonra Çinlilerin icat ettiği pervane, 1700 yıl boyunca insanları serinletmenin en etkili yolu oldu.

 

Amerika’nın yeni gelişen büyük kentlerinde uzun yaz mevsimlerini katlanılır hale getirmek için çözümler aranıyordu. Benjamin Franklin Cambridge Üniversitesi’nden Profesör John Hadley, 1758’de nesneleri suyu donduracak derecede serinleten alkol buharı ve diğer uçucu sıvılar üzerine deneyler yaptılar. Ancak 19. yüzyıla kadar bir binanın iç ısısını tamamen kontrol altına alma fikri, yağmuru durdurmaya ya da güneşin ışıldamasını önlemeye çalışmak kadar gülünç bulunuyordu.

 

Carrier’in Aklına Klima Nasıl Geldi?

 

Cornell Üniversitesi’nin elektrik mühendisliği bölümünde genç bir öğrenci olan Willis Carrier, 1901 yılında mezun olduktan sonra elektrikli fanlar üzerine uzmanlaşmış olan New York’taki Buffalo Demir Şirketi’nde işe başlamıştı. Carrier’e ilk görev olarak o sıralarda Amerika’nın en popüler yayını olan ve tamamı renkli yayınlanan “Judge” dergisinin basımcısı Wilhelms Litografi Şirketi verildi.

Klima: Serinliğin Kralı

Ancak 1902 Temmuz’unun kavurucu sıcağında Sackett & Wilhelms matbaasının büyük bir sorunu vardı. Binalarındaki nem yüzünden kapak sayfasında kullandıkları yeni renkli mürekkep sayfaya yapışmıyordu ve akıp gidiyordu. Carrier’e verilen görev, matbaanın ısısını tam olarak 12 dereceye düşürmek ve nemi olabildiğince hızla azaltmaktı. Aksi takdirde matbaa derginin o ayki sayısını milyonlarca aboneye yetiştiremeyecekti.

 

Carrier sorunu çözmek için gece gündüz çalıştı. Birkaç hafta sonra bir sabah erken saatte sisli bir demiryolu istasyonu platformunda dikilirken çığır açıcı buluşunu gerçekleştirdi. Mühendis, sisin suyla doymuş havadan ibaret olduğunu biliyordu ve bir odada yüzde yüz nem yaratabilirse nemi tam istenen düzeye düşürebileceği miktarda kuru hava oluşturabileceğini fark etti.

 

O gün takvimler 17 Temmuz’u gösteriyordu. Derginin ağustos sayısını yetiştirebilmek için zamana karşı yarışan Carrier, geliştirdiği teori üzerinde hemen çalışmaya koyuldu. Nesnelerin sarmal borulardan geçirilen buharla ısıtılabildiğini biliyordu ve soğutma için basit bir planı vardı: İşlemi tersine çevirip suyla soğutulan sarmal borulardan hava pompalayacaktı. Carrier, fanları kullanarak ısıyı, nemi, hava dolaşımını ve akımı kontrol edebileceğini keşfetti. Sonunda matbaa odasında ulaştığı düşük ısı ve nem düzeyi, mürekkebin kağıt üzerinde kalıcı olmasını ve eşit yayılmasını sağladı. Amerikan halkı, en sevdiği derginin gelecek ayki sayısını okumaktan mahrum kalmayacaktı.

 

Ve Klimanın Halka Karışması

 

Carrier, 1907 yılına gelindiğinde tasarımını geliştirmiş, sonraları klima mühendisleri tarafından Sabit Düşük Çiğ Sıcaklığı Yasası olarak adlandırılan buluşu gerçekleştirmişti. 17 Mayıs’ta yaptığı patent başvurusu 3 Şubat 1914’te onaylandı. Ancak Avrupa’da süren savaş, imalat şirketlerinin çabalarını başka alanlara yoğunlaştırmasına neden oldu. Bunun üzerine Carrier, Buffalo Demir Şirketi’nden ayrılmaya karar verdi ve diğer altı genç mühendisle birlikte New York’ta Carrier Mühendislik Şirketi’ni kurdu. Ürettikleri klima cihazlarına olan talep istikrarlı bir şekilde arttı. Fakat geniş halk kitlelerinin ısı kontrollü iç ortamlarla tanışması, Carrier mühendislerinin 1925’te Broadway’daki Rivoli Sineması için tasarladığı klima sistemi sayesinde gerçekleşti. Soğutma sistemi o kadar başarılı olmuştu ki sinemada hangi film oynarsa oynasın, kentin kavurucu sıcağından kaçan New Yorklular Rivoli Sineması’nı gece gündüz tıka basa dolduruyordu.

Klima: Serinliğin Kralı

Ne yazık ki 1929’daki borsa krizi ve ardından gelen Büyük Buhran şirketin ilerleyişini sekteye uğrattı. Yine de Carrier 1937 yılına kadar New York’taki en büyük işveren konumuna gelmeyi başardı. Ancak Carrier’in icadının Amerika’nın çehresini değiştirmeye başlaması 1940’ların sonlarıyla 1950’lerde, savaş sonrası ekonomik büyüme döneminde oldu. Sinemalar, lokantalar, fabrikalar, okullar, hastaneler, kamu binaları, alışveriş merkezleri, Orta Batı ve Batı Kıyısı ile Güney’deki tüm gelişen kentler, Carrier’in klimalarını peynir ekmek gibi satın alıyordu.

 

İnsanların Göç Etmeye Başlaması

 

Doğu Kıyısı’nda yaşayan milyonlarca insan klimalı ortamlar sayesinde daha önce yakıcı sıcaklar yüzünden uzak durduğu Batı ve Güney bölgelerine yerleşmeye başladı ve böylece ekonomik ve siyasi güç de yer değiştirdi. Eskiden Amerikan yaşam tarzını Doğu Kıyısı’ndaki topluluklar belirlerken artık Dallas, Phonenix, Atlanta, Miami ve Los Angeles ülkenin en güçlü yaşam merkezleri haline gelmişti. Bugün Amerika’nın en büyük on kenti arasında Doğu Kıyısı’ndan yalnızca New York, Chicago ve Philadelphia yer alıyor. Bütün bunlar klima sayesinde oldu.

 

Carrier, insanoğlunun varoluş biçimini değiştiren buluşu için yaşamı boyunca pek çok ödül ve plaket aldı. Yirmi beş yaşında bir mühendis, bir matbaadaki nem oranını düşürmekle görevlendirilmiş olmasaydı ve New York’ta sisli bir tren istasyonunda daha önce imkansız olduğu düşünülen bir şeyin kolayca gerçekleştirebileceğini fark etmeseydi bugün Güneydoğu Asya’nın ya da Afrika’nın bazı iklimlerinde yaşamayı tasavvur edebilir miydik? Willis Haviland Carrier, 1950’de varlıklı bir adam olarak yaşama veda etti. Adını taşıyan şirket, 45 binden fazla çalışanıyla yılda 15 milyar dolarlık satış gerçekleştiriyor.

 

(Albert Jack-  İcat Çıkarma)