1-Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Oyuncu, yazar ve komedyenim. İncir yemeyi, gıda konuşmayı severim.
2-Günlük hayatınızda neler yapıyorsunuz?
Ekseriyetle kahvaltı, şekerleme, ikindi keyfi ve tekrar şekerleme. Bazen film ve küçük yürüyüşler yaptığım da oluyor. Akşamları gösteri olduğu zaman öncesinde hazırlık yapıyor ve gösteriye çıkıyorum. Roman yazdığım dönemlerde şekerlemeyi azaltırım.
3-Oyunculuğa ne zaman ve nasıl başladınız?
Ortaokuldayken ağabeyimle birlikte Basın Müzesi’nde Toron Karacaoğlu eğitimindeki tiyatro kursuna katılmıştık. Sahneye ilk adımımı atışım bu şekilde olmuştur. Daha sonra Şahika Tekand Stüdyo Oyuncuları ve New York’ta Terry Schreiber Stüdyoları’nda oyunculuk eğitimi almaya devam ettim. Profesyonel olarak ise ilk kez 2004’te Woodstock Shakespeare Festivali’nde, New York’ta Romeo ve Juliet oyununda Juliet’i canlandırmıştım.
4-Sahnede yaşadığınız en olumsuz durum neydi?
Bir gün sahnede repliğimi unuttum. Oyunculara “Trak gelmesi” adını verdikleri o anlık şaşkınlığı yaşadım. Bir oyunu yeni sahneye koymuştuk, yüzlerce kişilik kalabalık bir salona oynuyorduk, final sahnesiydi. Laf bana gelsin, zihnime tekrar yerleşiversin diye umutsuzca ve boş boş rol arkadaşıma bakıyordum. O da şaşkın ne yapacağız şimdi der gibi bana bakıyordu. O birkaç saniyeyi ve tüm vücuduma yayılan korkuyu hiç unutmam. Onca izleyiciye karşı mahcup olma ve ekip arkadaşlarımı yarı yolda bırakma endişesi ile neden sonra birkaç repliği atlayıverip son repliklerle oynamaya devam edebildim. Rol arkadaşım da bana uyum sağladı ve oyunu bir şekilde kurtardık. Fakat o saniyelerde ömrümden ömür gitti.
5-Komedyenliğin zor yanları nelerdir?
Bazen çok güvendiğiniz ve her zaman reaksiyon aldığınız bir şaka bir gün sahnede tam da çözemediğiniz ve kontrol edemediğiniz bir sebepten çalışmayabiliyor. İşte o beklenmedik sessizlik zor. Böyle güç anları sağlam atlatmak için deneyime ihtiyaç duyuyor insan.
6-Stand-up’a ne zaman ve nasıl başladınız, çevrenizdeki tepkiler nasıl oldu?
Stand-up’a 2015’te bir arkadaşımı bu konuda yüreklendirirken neredeyse yanlışlıkla başladım diyebilirim. Çünkü benim ilk başta böyle bir niyetim yoktu. Fakat cesaret vermek istediğim arkadaşım da bana cesaret vermeye başladı, iyisi mi hiç değilse bir şansımı deneyeyim dedim. Hazırlandım, sahneye çıktım, gösterim güzel geçince de devam ettim. Kendi yazdığınız materyal ile o toplu kahkahayı almak çok büyük haz. O hazzın peşinden sürüklenip gidiyorsunuz. Fakat beni teşvik eden arkadaşım daha sonra, “Benim çoluğum çocuğum var, uğraşamam ben böyle akşam akşam sahneye çıkmakla” diyerek Stand-up’ı bıraktı. Eh, bazen de hikayeler böyle sonlanabiliyor.
Çevremin benim gösterilerime yönelik tepkileri merak ve teşvik dolu oldu. Çok da şaşırdıklarını söyleyemem. Zaten mizahi romanlarım var ve sahneye aşina biriyim. Kendi metnimi hazırlayıp sahneye çıkmam doğal bir akış içinde derenin yolunu bulması gibi oldu.
7-Hayatınızda “dönüm noktası” diyebileceğiniz bir anınız var mı?
Eşimle tanıştığım anmış meğer. Bilmiyordum.
8-Stand-up yapmaya yeni başlayacak kişilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Açık mikrofon etkinliklerine katılıp yazdıkları şakaları izleyici ile buluşturmalarını tavsiye ederim. Şakaların çalışıp çalışmadıklarını ancak bu yolla anlıyoruz zira.
9-Ülkemizdeki insanların mizah anlayışını nasıl buluyorsunuz?
Rengarenk ve zengin buluyorum. Bambaşka meslek gruplarından karşılaştığınız insanlar dahi sizi şaşırtıcı bir şekilde çok güldürebilirler. Genel olarak şakayı çok kolay ve sevgiyle kucaklayan bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. Hep beraber gülündüğünde şefkat ve sıcaklık yayılıyor etrafımıza. Bu duyguyu seviyorum.
10-Sizi sevenlere söylemek istediğiniz veya eklemek istedikleriniz?
Teveccüh ve alakalarına çok teşekkür ederim. Umarım onlara tesir eden güzel işler üretmeye devam edebilirim.
HAYIRLI CUMALAR ALLAH YARDIMCIN OLSUN YÜZÜN GİBİ BAHTIN DA GÜZEL OLSUN