Herkese merhaba. Yazıya geçmeden önce yazıları podcast olarak paylaşmamız konusunda fikirlerinizi iletişim bölümünden bekliyorum. İyi bloglar.
Bu yazıda biraz daha etkileşim halinde olacağız, dikkatlice okuyun;
“Başkalarının sizi beğenmesine, size hayran olmasına ihtiyaç duyuyorsunuz, ama aynı zamanda kendinize karşı eleştirel olmaya da eğilimlisiniz. Kişiliğinizin bazı zayıf yönleri var ama genelde bunları telafi etmeyi başarıyorsunuz. Kendi yararınıza çevirebileceğiniz halde kullanmadığınız önemli bir kapasiteye sahipsiniz. Dışarıdan disiplinli ve öz güvenli gözükürken, içten içe kaygılı ve güvensizsiniz. Bazen doğru kararı verip vermediğiniz ya da doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda kafanızda ciddi şüpheler uyanıyor. Belli bir miktarda değişiklik ve farklılığı tercih ediyorsunuz; kısıtlamaların, sınırlandırmaların içinde kalmak sizi mutsuz ediyor. Bağımsız bir düşünür olmakla gurur duyuyorsunuz ve başkalarının iddialarını tatmin edici kanıt olmadan kabul etmiyorsunuz. Ama kendinizi başkalarına açarken çok açık, çok içten olmayı akıllıca bulmuyorsunuz. Bazı zamanlar dışa dönük, sokulgan ve sosyalsiniz; bazı zamanlar ise içe dönük, sakıngan bir kapalı kutu oluyorsunuz. Bazı çok gerçek dışı arzularınız var.”
Şimdi bu yorumlar size ne kadar uyuyor; bu konuda beş üzerinden bir değerlendirmede bulunur musunuz? Gerçekten derin bir nefes alın ve düşünüp oylayın.
Bireysel olarak kaç verdiğinizi bilemiyorum fakat bu puanlamayı yapanların ortalaması 4,2 dolaylarında bir şey çıkacaktı. Zira o gün Bertram Forer’ın sınıfında çıkan rakam 4,26’ydı; ilerleyen senelerde bu deney defalarca yinelenecek, sonuç 4,2 etrafında gezip duracaktı hep. Oysa, sizin de tahmin edeceğiniz üzere, o gün Forer tüm öğrencilerine -bir astroloji sütunundan alınmış- aynı metni vermişti. Böyle bir durumda karşımıza çıkan 4,26 gibi bir ortalama, insanların çok genel, hemen hemen herkese uyabilecek sözleri hele hele de biraz övücü bir tondalarsa rahatlıkla salt kendilerine özgüymüş gibi algılamaya eğilimli olduklarını çarpıcı, rahatsız edici bir şekilde gözler önüne seriyordu. Bu zaafın sebebi, insanların kendileri hakkında (bilhassa da güzel) bir şeyler duymaya olan kör edici ihtiyaçları, bir nevi wishful thinking (iyi niyet içeren cümle diyebiliriz:d), bir biriciklik yanılsaması, nihayetinde de biraz saflık olabilirdi, ama son tahlilde değişmeyen şey, astroloji, grafoloji, falcılık gibi bilimsel olarak objektifliği kanıtlanamamış pek çok alana gösterilen yoğun rağbetin temelinde yatan en güçlü mekanizmalardan birinin bu olduğuydu.
Bertram Forer tek basit deneyiyle bilimsel düşünce tarihine “İnsanların başka herkes için de geçerli olabilecek kadar geniş, belirsiz ifadeleri bunun hiç farkına varmadan kendilerine özel görmeleri” anlamına gelen “forer etkisi” kavramını sokmayı başardı. Bu akademik iç görü, literatürde daha çok, Phineas Taylor Barnum’un; sirk dünyasının, amerikan rüyasının baş tacının, bir ticaret ve reklamcılık dehasının adıyla anılmaya başlanmıştır. Bir görüş, Barnum’un insanları manipüle etmekteki, herkesin nabzına göre şerbet vermekteki yüksek başarısının “barnum etkisi” şeklinde anılmaya başlamasına sebebiyet verdiği yolundadır. Bir diğer görüş ise onun “İyi bir sirkte herkes için bir şeyler olmalıdır.” şeklindeki sözlerinin yukarıda da bir örneğini gördüğümüz metinlerle paylaştığı ortak noktalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Netice itibariyle, “forer etkisi” deseniz sizi anlarlar, “barnum etkisi” deseniz daha iyi anlarlar.
**lacrima‘ya teşekkür ediyorum, barnum etkisini mükemmel anlatmış sadece bir bölümünde bilgi yanlışlığı yapmış onu da düzenledik.**