“Moonlight Sonata” yani türkçe adıyla “Ay Işığı Sonatı”, 1801 yılında Ludwig Van Beethoven tarafından tamamlanmış ve 1802 yılında yayınlanmıştır. Beethoven 20’li yaşlarının sonunda işitme kaybı yaşamış ve besteciliğe yönelmiştir. Ve en beğenilen eserlerini hayatının bu kısmında bestelemiştir. “Moonlight Sonata” da işitme sorunu başladıktan sonra, 31 yaşında bestelediği sonatıdır. Bu eserin nasıl bestelendiği hakkında çıkan 3 rivayet, 3 ayrı hikayeyi sizlerle paylaşacağım. Ama yazıyı okumadan önce “Moonlight Sonata” eserini gözlerinizi kapatıp müziğe odaklanarak dinlemenizi tavsiye ediyorum, eseri hemen aşağıya bırakıyorum;
“Moonlight Sonata” adlı eser
İlk Hikaye
Rivayete göre; mutsuz geçirdiği çocukluk dönemi, yalnızlığı, sağlık problemleri özellikle sağır oluşu onu hayata küstürür. İntihara karar verir ve hatta vasiyetini bile hazırlar. Ancak kör bir kız Onun yaşama bakışını değiştirecektir. Gözleri görmeyen genç kızın ay ışığını hiç görememiş ve göremeyecek olması Bethooven’ı çok etkiler. Ve yaşama yeniden bağlanır. Bir gün Beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaktadır. Tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. Apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve ses oradan gelmektedir. Arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler. İkisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. Kapıyı açan kadın, Beethoven‘ı hemen tanır ve şok olur. Beethoven, piyano sesine geldiğini ve muhakkak çalan kişiyi görmek istediğini söyler. Kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek onları içeri alır. Beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. Annesi kıza, Beethoven’in geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız kördür. Bunu gören Beethoven, “Lütfen benden bir şey iste.” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. Kızın cevabı şu olur; “Ben hiç ay ışığı görmedim, bana ay ışığını anlatır mısınız?” Bunun üzerine Beethoven piyanonun başına geçerek, ay ışığı sonatını, doğaçlama olarak besteler.
İkinci Hikaye
1770-1827 yılları arasında yaşadı. Bonn’da doğdu ve Viyana’da öldü. Onun büyük dehasını çok önceden gören Haydn onu Viyana’ya Mozart’ın yanına göndermek üzereyken Beethoven‘ın annesi ölmeseydi bu iki büyük deha birbirlerini görebileceklerdi. Burada yazacağımız her ne kadar ayrıntılarda tartışmalı olsa da genel olarak kabul edilendir. Beethoven hayatı boyunca bir tek kadını sevdi; Elis. Kimileri çok yakın bir arkadaşının, kimileri de abisinin eşi olduğunu yazıyor. Daha da dramatik olan bu ilişkiden bir çocukları olmasıdır. Hikâyenin her tarafı trajedi; Beethoven yaşadığı sürece bu çocuktan baba kelimesini duyamayacaktır. Beethoven, tek aşkım dediği Elis ile mektuplaşmaktadır. (Bu mektuplar olmasaydı bunları öğrenemeyecektik). Ona olan aşkını “Für Elise” adlı o güzelim eserinde anlatmıştır. Beethoven ve Elis bir gün kaçmaya karar verirler. Çok tehlikeli bir şeydir göze aldıkları. Buluşma yeri ve saati kararlaştırılır. Elis zamanında gelir ama Beethoven gelemeyecektir çünkü onu ve yanındakileri taşıyan fayton yağmakta olan yağmurdan dolayı çamur deryasına dönen yolda bir çukura saplanır. Hemen inerler. Beethoven geç kalmak üzeredir. Faytonu çukurdan çıkarmak için ilk önce o atılır ve tekerlerin altına yatar. Bütün uğraşılara rağmen faytonu çukurdan çıkaramazlar. Beethoven‘in başka çaresi yoktur, koşmaya başlar. Çok geç kalmıştır. Ancak buluşma yerinde bekleyen Elis’in dayanacak gücü kalmamıştır, sevgilisinin gelmeyeceğini düşünür. Halbuki gitmek için odanın kapısını açtığı sırada Beethoven binanın dış kapısından içeri girmişti bile. Ne yazık ki Elis gitmek için, Beethoven da biricik sevdiğine kavuşmak için iki yönlü merdivenin farklı taraflarına yönelir ve birbirlerini göremezler. Beethoven o gece çektiği acıyı ay ışığı sonatında ölümsüzleştirir. Her ne kadar dinlerken farkında olmasak da Beethoven o güzelim ezgide, koşarak Elis’e ulaşmaya çalışmaktadır. Bu iki aşık birbirlerine kavuşmak için yaptıkları bu hamleyi bir daha denemediler. Hayatları boyunca da bir araya gelemediler.
Üçüncü Hikaye
Beethoven bu eseri, 1801’de aşık olduğu İtalyan Giulietta Guicciardi’ye ithaf etmiştir. Genç kız, babası tarafından, Beethoven‘dan daha zengin bir adamla evlendirilince Beethoven bunalıma girmiş ve duyduğu derin üzüntüyle bu şaheseri yaratmıştır.
*Bonus*
Peki Moonlight Sonata’yı Ünlü Yapan şey Nedir?
Oldukça hareketli, renkli tematik eserlerin meşhur olduğu bir dönemde yazılmasına rağmen, Moonlight Sonata’nın ilk bölümü oldukça ağır ve monoton (adagio sostenuto) olmasına rağmen eserin en beğenilen ve en bilinen kısmıdır. İkinci (allegretto) ve üçüncü kısım (presto agitato) birbirinden çok farklı duygular yaşatan bölümleridir. Yani Beethoven burada rüya gibi birinci bölüm, daha canlı ikinci bölüm ve fırtınalı oldukça güçlü bir üçüncü bölüm sunmuş, dinleyiciyi büyülemiştir. Ve eseri günümüzde bile en beğenilen ve en çok bilinen eserlerden biri olarak varlığını sürdürüyor.