Bilgisayarın Tarihçesi

Bilgisayarın Tarihçesi

Hesaplama, tablolama ve kayıt şirketi CTR’nin (Computing Tabulating Recording Company) Yönetim Kurulu Başkanı George W. Fairchild 1924’te ölünce yerine satış ekibinin şefi ve şirketin başkanı Thomas J. Watson geçmişti. CTR’nin o dönemdeki ürün yelpazesinde yazar kasalar, tartı aletleri, et dilimleme makineleri, delikli kart donanımı, hesap makineleri ve mesai kayıt sistemleri bulunuyordu. Watson tüm kontrolü ele alır almaz şirketin adını IBM (International Business Machines) olarak değiştirdi. Bu, biraz iddialı bir isimdi çünkü o zamanlarda firma ülke çapında bile yayılmamıştı. Ancak Watson dört yıl içinde şirketin gelirini ikiye katlayarak 9 milyon dolara çıkardı.

 

Şirket hızla büyüdü ve 1930’lara gelindiğinde IBM’in Almanya şubesi şirketin en karlı iştiraki haline geldi. Bu, büyük ölçüde Nazi Partisi’ne sağlanan delikli kart makineleri ve vatandaşların ırk, cinsiyet ve din (örneğin Yahudilerin yaşadıkları yerler) bilgilerine göre konumlarını kaydeden nüfus verileri tablosu sayesinde mümkün olmuştu. Watson bu hizmetler karşılığında 1937’de Alman Kartalı Nişanı ile ödüllendirildi ama 1940’ta nişanı iade etti. Bu tutuma çok öfkelenen Adolf Hitler’in Watson için, “Bir daha asla Alman topraklarına ayak basmasın!” dediği söylenir.

 

Watson’ın Bilgisayar Hakkındaki Görüşü

 

Savaş sırasında IBM kârlılığını sürdürdü ama Watson, yeni gelişen teknolojiler ve ürünlere dair 1943 yılında söylediği, “Bilgisayarın dünyada en fazla 5 adetlik pazar payı var.” sözüyle tarihe geçti. Watson, olumsuz öngörüsü yanlış çıktıktan sonra bile pahalı ve güvenilmez bulduğu elektronik bilgisayar alanına girmeyi 1949’daki emekliliğine kadar sürekli reddetti. Oğlu ve halefi Tom Jr.’ın ise başka planları vardı ve yönetime gelir gelmez işe anabilgisayar tasarımı ve inşası için elektrik mühendisleri almakla başladı. 1950’de ABD Hava Kuvvetleri için özel tasarlanan SAGE takip sistemi, IBM’in o yılki satışlarının yarısından fazlasını oluşturuyordu.

Bilgisayarın Tarihçesi

Birçok kişi bu yeni teknolojinin potansiyelini kavramış olsa da dünyada hala topu topu 12 anabilgisayar vardı. Oğul Watson, bilgisayarlar için bir pazar olup olmadığını tespit etmek üzere bir uzmanı görevlendirdi. Atom Enerjisi Komisyonu’na bağlı Oak Hill Ulusal Laboratuvarı’ndan uzman Cuthberd Hurd, “yaklaşık 30 bilgisayar için müşteri bulabileceğini” öngördü. Watson bunu duyar duymaz uzmanı derhal işten attı. Zaten o zaman yapmamış olsa bile bunu sonradan yapmak zorunda kalacaktı. IBM’in bilgisayar satışları 1950’de hiç kar getirmedi. Oğul Watson sonraları şöyle diyecekti: “Ama bu sayede, otomasyona geçmiş fabrikaları herkesten önce inşa etmemiz ve elektronik alanında binlerce yeni işçiyi eğitmemiz mümkün oldu.” Oğul Watson’ın bu serinkanlı yaklaşımı meyvesini verdi. 1956 yılına gelindiğinde IBM’in gelirleri 200 milyon dolardan 743 milyon dolara yükseldi ve oğul Watson’ın 20 yıl süren Yönetim Kurulu Başkanlığı boyunca aynı büyüme eğilimini sürdüren IBM, dünyada gelişmekte olan bilgisayar endüstrisine hâkim oldu. Bilgisayarın tarihçesi hakkında gelişmeler böyleydi.

 

Chester Carlson

 

Baba Watson’ın vizyon yoksunluğu kişisel bilgisayarlarla sınırlı kalmamıştı. IBM, 1939 ile 1944 yılları arasında Chester Carlson’ın fotokopi makinesi tasarımını geri çeviren 20 şirketten biri oldu. O zamanlar bir belgenin kopyasını almanın tek yolu sayfaların arasına karbon kağıtları yerleştirmekti ve o günün teknik araştırmacıları bu sistemi geliştirmek için bir neden göremiyordu. Hatta IBM 1949 yılında, “Dünyada fotokopi makineleri için En fazla 5000 adetlik potansiyel pazar mevcuttur. Üretimi haklı kılacak kadar büyük bir pazar yoktur” diye kendinden son derece emin bir açıklama yapmıştı Tabii, bildiğimiz üzere bu, IBM’in ilk yanılgısı değildi.

Bilgisayarın Tarihçesi

New York Patent Dairesi’nde memur olan Carlson, tasarladığı fotokopi makinesini 1949 yılında daha da geliştirmiş ve yaptığı işleme Yunanca “kuru yazı” anlamına gelen “xerografi” diye yeni bir isim vermişti. Carlson, Xerox Şirketi’ni kurdu ve 150 milyon dolarlık bir servet kazandı. Eşine son arzusunun “yoksul bir adam olarak ölmek” olduğunu söyledikten sonra servetinin büyük bölümünü çocuklara yardım kuruluşlarına bağışladı. Ne var ki IBM’in fotokopi makinesini reddetmesinden kaynaklanan kayıpları, Carlson’ın edindiği servetten ibaret değildi. Carlson Xerox makinesi üzerindeki haklarını dünyanın herhangi bir yerinde çekilmiş her fotokopi başına 0,16 sent karşılığında sattı. Varın siz hesaplayın.

 

International Business Machines

 

Bilgisayarın tarihçesi nin sonuna geliyoruz. 1960 ile 1990 yılları arasında dijital donanım şirketi DEC, IBM’in bilgisayar endüstrisindeki hâkimiyetine meydan okuyan PDP serisi mini bilgisayarlardan milyonlarca sattı ve 1980’lerin ortalarında sektörün en büyük ikinci şirketi haline geldi. Ancak DEC, mikro bilgisayarların ve buna paralel olarak ev bilgisayarlarının 1980’lerdeki hızlı yükselişini gözardı etti. Zaten 1977 yılında, şirketin kurucusu Ken Olsen, “İnsanların evlerinde bilgisayar bulundurmak istemesi için hiçbir neden yok.” diyerek yanlış yöne baktığını ortaya koymuştu. Hem de kendi evinde bir bilgisayarı olmasına rağmen. Ev bilgisayarlarının yükselişi ve işyerlerinde yazı işlemcilerinin kullanımındaki artış son 20 yılda dünyada milyarlarca dolarlık satış yapılmasını sağladı. Ama o dönemde DEC’in düşüşü, 30 yıl önceki yükselişi kadar görkemli oldu. 1992’de Ken Olsen’in yerine Robert Palmer başkanlığa getirildi.

 

Palmer şirketi ayakta tutma çabaları kapsamında bir küçülme programını yürürlüğe koydu. Sonunda DEC, 1998’de Compaq’a satıldı ve kişisel bilgisayar üretim bölümü sessiz sedasız kapatıldı. Öte yandan, Ağustos 1981’de IBM PC (IBM Kişisel Bilgisayarı) ile insanların evlerine ve ofislerine giren IBM, hâlihazırda 214 milyon dolar olduğu tahmin edilen şirket değeri ile dünyanın en büyük teknoloji şirketleri arasındaki yerini koruyor. İşte bilgisayarın tarihçesi böyle.

Bilgisayarın Tarihçesi