Herkese merhaba. Dolunay’da bazı insanların etkilendiği görebilirsiniz hatta gece havaya bakmadan “Bugün dolunay var.” diyen insanlarla da karşılaşabilirsiniz. Ben de dolunaydan etkilenen bir insan olduğum için bu konuda çeşitli akademik makaleler okuyarak, bu olayın gerçekliğini elimden geldiği kadar araştırdım. Bir gün “Kanıt” izlerken sevgili Prof. Dr. Sevil Atasoy, cinayetlerin büyük kısmının dolunay geceleri yaşandığını öne süren makaleler olduğunu vurguladı. Bu durumu da bir kaç olayla örnekledi. Ama acaba suçlu dolunay mıydı? Yoksa katillerin psikolojik problemleri mi? O olaylardan bir tanesini size alıntılayacağım bu makalede. Dolunay’ın insanlar üzerindeki etkisi, geniş çapta değerlendirilmesi gereken bir konu olduğu için bölüm bölüm incelemekte fayda var. Bu makalede seri katil David Berkowitz’den bahsedeceğim;
Bir yıl içinde altı kişiyi öldürüp, yedi kişiyi yaralayarak New York polisine kabuslar yaşatan 24 yaşındaki, eski asker, polis ve postacı David Berkowitz (ya da peşindekilerin okuması için bıraktığı ilk mektuptaki imzasıyla “Sam’ın Oğlu”), kafayı park etmiş otomobillerdeki sevgililere takmıştı.
David Berkowitz’in saldırıları, genellikle dolunaylı gecelere denk gelir. Bu yüzden, dolunayın akıl sağlığını etkilediğine inananların sıklıkla aktardığı bir örnektir. Cezaevindeki katille yüzyüze görüşen FBI’ın Davranış Bilimleri Birimi’nden Ressler ve Douglas, cinayetleri için neden Dolunay’lı geceleri seçtiğini sorduklarında, aldıkları yanıt çok mantıklıydı: “Sevgililer, böyle gecelerde buluşmayı tercih eder de ondan!”. Kısacası, Sam’ın oğlu, sadece fırsatçıdır, yoksa Dolunayda aklını kaçıran bir seri katil değil.
Yüze yakın çocuğu öldürüp yediği söylenen, sadece üçü kanıtlanan ve elektrikli sandalyeyi boylayan Albert Dish’in, Dolunay geceleri çırılçıplak soyunup dans ettiği, akıl hastanesinde kalp krizinden ölen bir diğer seri katil Ed Gein’in, ay ışığında hoplayıp zıpladığı söylense de, kurbanlarına saldırmak için ne biri, ne diğeri Dolunayı beklemiştir.