Bir şarkı çaldı. Aklımdan sen geçtin öylece. Şarkıda adın yoktu ama tüm cümlesi adına sesleniyordu. Ya da ben yakıştırıyordum. “Umudumsun sen.” Bu cümle başka kime yakışırdı ki. Zaman geçti aylar ve hatta yıllar. Bir gün tek bir şarkı senin adından başlıyor. Yıkılan her şeyi tekrar yaratmaya. Unuttuğun sandığın anılar gözünün önündedir şimdi. Bir kaç saniye düğümlenir boğazın. Konuşmaya yeltensem adın çıkacak sanki dudaklarımın arasından. Gözlerim kısılır. Gözyaşlarım akmasın diye. Sessizliğe bürünürüm iyice kalabalıkların arasında. Afallanırım, saçmalarım hatta. İstenmeyen yerde olur olmadık bir yerde süzülür gözlerimden yaşlar. Özledim. Gün dönüşlerimin o düşüşünde, bir sonbahar rüzgarında, dalganın sahile vuruşunda. Kalabalıkların arasında kayboluyorum. Kafamın kalabalığında. Sesim cılız, bedenim halsiz. Konuşurken bile derin bir sessizlik olur tıpkı senin adınla başlayan şarkıların sessizlikte yazılmış besteleri gibi. Şimdi ben dirhem dirhem yokluğunu kokluyorum. O doya doya içime çekmediğim kokunu özlüyorum. Tutmadığım o ellerinin sıcaklığını özlüyorum. Seninle bir şarkımız yoktu beraber söylediğimiz ama onu bile özlüyorum. Yokluk özlenir mi ki? Bilmiyorum. Ben birlikte yapmadığımız her şeyi özlüyorum. Ama umudum var. Bekliyorum. Şairin de dediği gibi; Kimse soramıyor seni Sorsalar Beklenmedik bir posta derim Zamanı olmayan ama hep beklenen Sonra sesine şiirler ekleyip kağıtları tutsak eden. İçimdeki umutla bekleyeceğim seni. Bir gün Umudumsun sen diyene kadar. Seni seviyorum Umudum.

Nurgül’e yazısı için teşekkür ediyorum.