John-Dillinger1930’lu yıllara damga vurmuş ABD’li banka soyguncusudur. Tam adı John Herbert Dillenger olan ABD’li ünlü banka soyguncusu kimilerine göre halk kahramanı kimilerine göre halk düşmanıdır. Hapishaneden kaçarken adeta polislerle dalga geçmiştir. 31 yaşına geldiğinde ise FBI tarafından 1 numaralı halk düşmanı ilan edilmiştir. Hala FBI atış poligonlarının üzerinde resmi bulunmaktadır. Günümüzde bile FBI, web sitesinde John Dillinger’a özel bir sayfa ayırmıştır. (bkz. https://www.fbi.gov/history/famous-cases/john-dillinger).

John-Dillinger-kimdirJohn Herbert Dillenger, 22 Haziran 1903 tarihinde Indiana’da doğdu. Cana yakınlığı, şiddetten kaçınması ve o sıralarda halkın pek çoğunun ekonomik zorlukların sorumlusu olarak gördüğü bankaları hedef alması nedeniyle bir kanun kaçağı olmasına rağmen bazı çevrelerde bir halk kahramanı olarak anılmıştır. Yaptığı yasa dışı işlerin tümünde devleti hedef alması, halka olan yakınlığı, yardımseverliği ve bonkörlüğü sebebiyle ABD’de kısa sürede sempati kazanmıştır.  Devlet tarafından bu kadar tehlikeli görülmesinin sebebi, gelecek yıllarda olası bir adaylıkta devletin başına gelebileceği korkusudur.

john-dilinger-cocukluguBirkaç kez yakalanmış ancak tutuklu bulunduğu yerlerden her seferinde kolaylıkla kaçarak yerel polis örgütlerini zor durumda bırakmıştır. Bir seferinde tutuklu bulunduğu İndiana’nın Crown Point (Taç Noktası) Kasabası’ndaki tutukevinden siyaha boyalı bir tahta parçasını silah gibi göstererek kaçması üzerine çevre şehirlerde bu kasabanın adının Clown Point’e (Palyaço Noktası) çevrilmesine yol açmıştır.

john-dillinger-hayati
Hakkındaki bir diğer rivayete göre ise, tutuklu bulunduğu hapishanenin müdürünü rehin aldıktan sonra hapishanenin arabası ve şoförü ile kaçarken çevredeki bir bankaya girip soymuş ve bankadan aldığı paranın bir kısmını hapishane müdürü ve şoförüne pay olarak vermiştir. Bir diğer rivayet ise, o gün arabadayken müdüre şarkı bile söylediğidir.

FBI, banka soygunları ve cinayetler o sıralar görev alanına girmediği için konu ile ilgilenmiyordu. Fakat son soygununda Dillinger hayatının en büyük hatasını yaparak kaçtığı polis merkezindeki şefin aracını çalmıştı. Bu bir federal suçtu ve FBI’ın görev alanına giriyordu. FBI’ın efsanevi başkanı J. Edgar Hoover, Dillinger’ın yakalanması durumunda halkın, o sıralarda yeni kurulmuş olan FBI’a desteğinin artacağını düşünerek bu konuyu çok önemsiyordu.

John Dillinger, Chicago Kenti’nde, ilişki içinde bulunduğu Polly Hamilton’ın yanında saklanmaktayken, Hamilton’ın arkadaşı Ana Cumpanas’ın Amerika’da oturma izni karşılığında FBI’a ihbarda bulunması sonucu Melvin Purvis adlı üst düzey FBI yetkilisi öncülüğünde bir sinema çıkışı pusuya düşürülüp öldürüldü.john-dillinger-banka-kacis

Öldürüldükten sonra kendisiyle özleşen Tommy Gun silahına Dillenger ismi verilmiştir. Silah 1940 yıllarında İtalyan mafyası tarafından sıkça kullanılmıştır. FBI’ın atış poligonlarındaki hedeflerin üzerinde hala daha John Dillinger’ın resminin bulunduğu söylenir.dillinger-facial-features

Halk Düşmanları filminde John Dillinger’ın gangsterlik dönemi anlatılmış ve onu Johnny Depp canlandırmıştır.

public-enemies-john-dillinger

Türkiye’de yayınlamayan “Halk Düşmanları: Amerika’nın En Büyük Suç Dalgası ve FBI’ın Doğuşu” adlı kitaptan sinemaya uyarlandı.

Film 1930’lu yılların en meşhur banka soyguncusu John Dillinger ve çetesinin adaletin köpekleriyle adeta kafa bulan müthiş hikâyesini anlatıyor. Bankaların halkı yoksullaştırdığını düşünen ve bu yüzden de banka soyan John, bir soyguncudan öte Robin Hood misali bir halk kahramanı. Bankadaki müşterilerin parasına dokunmayan, bayan rehinelerin yanında küfür etmeyen, kibar, esprili ve hiç kuşku yok ki çok zeki bir gangster John Dillinger.

Her şeyi hemen şimdi isteyen efsane gangster John Dillinger’in 31 yıllık kısacık hayatı usta yönetmen Michael Mann tarafından beyazperdeye öyle güzel uyarlanıyor ki, bir sinema dersi sayılabilecek bu yapıma hayran kalmamak elde değil… John Dillinger’in psikolojisini es geçmeden, (o harika yakın plânlar, hiç konuşmaya gerek kalmadan ruh halini öyle iyi hissediyoruz ki…) aksiyondan ödün vermeden, aşkı geri plâna atmadan; her şeyi dengeli ve tadında sunan “Halk Düşmanları” asla kaçırılmaması ve hatta mümkünse birkaç kez izlenesi filmlerden…

Ben de basın gösteriminin ardından filmi yeniden izlemek için fırsat kolluyordum ve nihayet dün gece tekrar izledim, ancak filmi izlediğim sinema salonunda ses sistemi felâketti. Evde izlesem sesleri daha iyi duyardım. Üstelik sesin ani iniş-çıkışları seyircinin filme yoğunlaşmasını alt üst etmişti. Ben daha önce izlemiştim en azından ama salondakilere
gerçekten üzüldüm. Korsana yüz vermeyip sinemaya gelen izleyiciler daha kaliteli şartlarda film izlemeyi hak ediyor diye düşünüyorum. Bu sorundan olsa gerek film seyirciyi bir türlü içine alamadı. Meselâ John yakalandığında, gazetecilerin ona sorduğu komik sorular ve John’un verdiği zekice cevaplar beni yine çok güldürmüştü. Ama koca salondan çıt çıkmıyordu. Ayrıca film çıkışı homurtulara kulak kabarttım. Belki de filmin gerçek bir hikâyeden uyarlandığını bilmeyen izleyiciler John’un ölmesinden hiç memnun olmamışlardı.

Tabii tüm bunlar filmin başarısını gölgelemiyor. Bu büyük başarının altında bence ekibin yaptığı çekim öncesi hazırlık yatıyor. Hem yönetmen Michael Mann hem de Jonny Depp, Christian Bale ve Marion Cotillard karakterlerini daha yakından tanımak adına önemli çalışmalar yapmışlar. Johnny Depp zaten eskiden beri Dillinger ile ilgileniyormuş. Dillinger hakkında birçok kitap okumuş ve onu psikolojik olarak da kafasında çözmüş, özümsemiş. Onu insan olarak anlamaya çalışmış. John’u yakalamaya and içmiş FBI Ajanı Melvin Purvis rolündeki Christian Bale’da yönetmen Michael Mann ile birlikte Purvis’ı daha yakından tanımak için oğlu Melvin’in oğlu Alston ile zaman geçirmiş. Marion Cotillard ise Billie Frechette’in aile üyeleriyle tanışmış,
Billie’yi onlardan dinleyerek bir gangsterle birlikte olan bir kadının ruh halini anlamaya çalışmış. Ayrıca Mann’in özel çalışması sonucu Depp, Dillinger giysilerini giyme ve onun kullandığı silâhları da kullanma şansı da bulmuş. Hâl böyle olunca filmin gerçeğe nasıl bu kadar yaklaştığını anlayabiliyoruz ve bu filme çok özel bir anlam daha katıyor.

Düzene karşı çıkan -bir tür anarşist- Dillinger’in sonu birçok kader ortağı gibi ölüm oluyor. Ama kısacık hayatına sığdırdığı büyük işler onu ölümsüz yapmaya yetiyor bile… Hiç şüphe yokki John’da kendisini böyle bir sonun beklediğini görüyordu. Kendisi hariç tüm arkadaşlarının fotoğraflarının üzerinde öldü damgasını gördüğünde, kendisini de böyle bir sonun beklediğini biliyordu. Ama o tam bir erkekti… Ve sevdiği kadını asla yolda bırakmayacak ve hep yanında olacağına inandıracaktı. Billie’ye yaşlı bir adam olarak kollarında öleceğim derken bu yalana kendisini bile inandırmıştı… Hain bir tuzağa düşürüldüğü sinema çıkışı öncesinde, izlediği son film olan Manhattan Melodram’da “yaşadığın gibi aniden öl” sözü onu her şeyden daha çok heyecanlandırmıştı ve aslında gerçekten istediği şey buydu… İstediği hapiste çürümek ya da her an yakalanma korkusuyla bir yerlere kaçmak değildi… Yaşadığı gibi aniden ölmekti… Öyle de oldu… Yaşadığı gibi aniden öldü. Ardında daha ilk günden veda ettiği Siyah Kuş’u bırakarak… (Film araştırması: Gizem Ertürk)