Herkese merhaba. Yazıya başlamadan önce reenkarnasyona inanmadığımı bu yazının da reenkarnasyon savunuculuğu yapmadığını belirtmek istiyorum. Peter Ramster abimizin 1983 yılında yaptığı deneyi anlatacağım sadece. Bu deney sayesinde reenkarnasyon bir tık daha tartışılabilir bir seçenek haline gelmiş. Yordama okurları ile beraber artık psikoloji bölümüne yeterince hazır olduğumuzu düşünüyor ve yazıya başlıyorum;

Öncelikle bu konudaki görüşümü belirtmek istiyorum; olaya biraz geniş açıdan bakalım. Reenkarnasyonun olduğu kozmolojileri inceleyelim hepsinin hemen hemen bir ortak noktası var; evren sabittir. Yani bu ne demek, sabit bir evrende ruhların döngüsel değişimi. Bu durum en basitinden “big bang”e de aykırı bir durumdur. Bunun dışında evren sabit değil, aksine sürekli dinamik bir genişleme göstermektedir. Felsefi açıdan bakacak olursak öncelikle reenkarnasyon ne demek onu tekrarlayayım, reenkarnasyon ölen bir canlının ruhunun tekrar başka bir beden ile dünyaya gelmesidir. Bu durumda evrendeki ruh artışının reenkarnasyon fikri ile açıklanabilecek bir tarafı bulunmamaktadır. Reenkarnasyon fenomeninde döngüsel bir değişim olduğu iddia edilen evrende yeni ruhların oluşması konusunda mantık hataları mevcut. Bunlar dışında çoğu insanın savunduğu akımın veya düşüncenin ne olduğunu bile bilmediğini düşünüyorum buradan da şu noktaya geleceğim; islam’a veya hak dinlerden birine inanan bir insan reenkarnasyon fenomenine inanamaz çünkü bu inançlara aykırı bir düşüncedir, yani demek istediğimi anladığınızı düşünüyorum. Her şey çok kolay aslında, her şeyin bir mantığı var, biraz araştırıp biraz da düşünmemiz gerekiyor. Eğer inançlar yüzde yüz olarak kanıtlanabilse zaten inanç değil bilim olurdu. Bu yüzden bu konu bu kadar derin ve insanları ayrıştırabiliyor. Ancak din ve bilim kavramlarının birbirini tamamladığını düşünüyorum. Konuya dönecek olursak reenkarnasyon fikri sayesinde güzel senaryolar, sürükleyici romanlar ve efsaneler çıkabilir ama tatavadan öteye gidemez. Saygısızlık etmiş oldum Peter Ramster’a ama canımız sağ olsun.

art by aykutaydodu

Deneye gelecek olursak, tarih boyunca birçok kişi reenkarnasyon felsefesini sorgulamış ve bunun olabileceğini düşünmüştür. Bu kişiler arasında Dr. Brian Weiss, Dr. Walter Semkiw ve başkaları sayılabilir. Bu kişilerin çalışmaları bilim çevreleri tarafından genellikle kuşkuyla karşılanmıştır. Dr. Karl Sagan gibi bazı kuşkucular, daha fazla reenkarnasyon araştırmasının yapılması gerektiği düşüncesindedirler. Ancak Peter Ramster’in 1983 yılında yaptığı bir deney, bu konudaki görüşlerin ciddi iddialara dönüşmesine sebep olmuştur.

Avustralyalı psikolog Peter Ramster, 1983 yılında bir belgesel çekti. ‘Reenkarnasyon Deneyleri’ adını verdiği bu belgeselde geçmiş hayatların varlığını kanıtladı. Deneklerden biri Fransız Devrimi döneminde geçen bir yaşamı anımsadı. Kadın transa geçtikten sonra Fransızca olarak bütün sorulara cevap verdi. Bu olayın ardından bilim insanları, bilinçaltının ne kadar kuvvetli olabileceği yönünde araştırmalar yaptılar. Bilinçaltı hiç yaşanmamış bir olayı, insan beyninde senaryolaştırabilen şaşırtıcı bir gerçekçiliğe büründürebiliyordu. Ancak daha önce öğrenilmemiş bir dilde konuşulması bilinçaltının başarabileceği bir şey değildi. Araştırmalar deneğin gerçekten de Fransızca bilmediğini ortaya koyuyordu, peki trans halinde nasıl Fransızca konuşabiliyordu? Kimilerine göre Ramster Deneyi ölümden sonra yaşamın tekrar ettiğinin kanıtıydı. Kimilerine göre ise insan beyninin ne kadar şaşırtıcı olduğunu gösteriyordu.

Peter Ramster’ın belgeseli mevcut ancak gereğinden fazla uzun, fazla gerilimli ve altyazı olmadığı için sizlerle paylaşmadım, paylaşmamı isteyen arkadaşlar iletişim bölümünden veya yorum kısmından bana ulaşabilir.

İnsan beyni bence hala büyük çoğunluğuyla keşfedilmemiş bir yapı. Bu konularda hemen hemen her gün bir veya iki makale okuyorum. Kendimi daha yeterli hissettiğimde bu konularda da belirli fikirler belirteceğim, zaten beyinle alakalı belli başlı yazılarım mevcut, okuyabilirsiniz. Görüşürüz.